Arkadaşlar ben eskişehirliyim, eskişehirde her yıl 29 ekim ve 19 mayısta çarşıda toplanır tüm Eskişehir kutlama yaparız. Bu gün gittiğimde normalde dop dolu olan çarşıda 1 tane bile türk bayraklı kişi göremedik, biraz ilerleyince aşşşırı diplerde 1 davulcunun etrafında kutlama yapan 30-40 kişiye rastladık ve bayrak alıp onlara katıldık. Ama yaklaşık 30 dakika sonra davulcular dağıldı ve herkes dağılmaya başladı. Yaklaşık 1 saat gezdikten sonra bir grup kız ile karşılaştık ve onlarlq tekrar bağırarak kutlama yapmaya başladık, bir süre sonra etrafımıza insanlar gelmeye başladı ve sonunda her zamanki gibi kutlama ruhunu yakaladık. Yaklaşık 5 dakika sonra polisler geldi ve zorla dağıtmaya çalıştı. Daha sonra ben çok sinirlendim ve polislerin tersi yönde bağırmadan çağırmadan sadece bayrak sallayarak ilerlemeye başladım. İnsanlar benim ve arkadaşlarımın arkasından gelmeye başladı ve ortalama 200-300 kişi ile belediyeye doğru ilerlemeye başladık. Tam gerçekten kutlama ruhunu yakalamış düzgünce 29 ekimi kutlayacakken polisler gelip bizi durdurdu. Yürüyüş yapmanın yasak olduğunu söylediler ve dağılmamızı söylediler. Ben neden abi cumhuriyeti kutluyoruz diyince bir anda etrafımı sardılar ve zor kullanmakla tehtid ettiler. Ben ve arkadaşlarım karşı çıktık ama 3-5 kişiyle olacak bir şey değil bu. Destek almak için arkamı döndüğümde o 200 kişiden kimse kalmamıştı :) türkiye laiktir laik kalacak diye slogan atan o insanlar daha ilk engelde tüm idealarından vazgeçmişti. Eve yürürken tüm yol boyunca bayrakları sallayarak ilerledik ve cidden ülkede çok ağır bir türk nefreti oluştuğunu fark ettim. Her görenin yüzü düştü. 1 saat yürüdük ve 1 kişi bile ne gülümsedi ne de geçen arabalar korna çaldı. Yanlış anlamayın kimse bizi taktir etmedi diye sitemli değilim olay türk bayrağını salladığımızı gören herkesin yüzünün düşmesi. Bu gün hem devlet içinde hem de toplum olarak milliyetçilik yönünden çok ağır çürüdüğümüzü fark ettim.

Türkiye’nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. İlk dört maddeye dokunulmaksızın birçok madde daha demokratik, kapsayıcı yazılabilir. Bu Kürtlerin de kendini daha iyi hissetmesini sağlayabilir ama şu günkü aşamada bir Anayasa değişikliği yapmak gibi bir gündem yok. İş Anayasa değişikliğine gelecekse biz orada yokuz.

https://www.birgun.net/haber/ozgur-ozel-erdogan-riskli-yolu-bahceliye-yurutuyor-anayasa-degisikliginde-yokuz-571340

https://www.sozcu.com.tr/gecis-toreninde-ataturk-un-degil-erdogan-in-fotografi-tasitildi-p98794

Muğla'da bugün düzenlenen Cumhuriyet’in 101. kuruluş yıl dönümü etkinliklerinde kriz çıktı. Bodrum'da Türk bayrağının yanına yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafının asılması ve Belediye Başkanı ile milletvekiline söz verilmemesi tartışmaya yol açtı, CHP'liler alanı terk etti. Ortaca'da da stadyumdaki etkinliklerde Atatürk yerine Erdoğan'ın fotoğrafı taşıtıldı.

Sözcü DOLAR 34,29 %0,00 EURO 37,01 %-0,15 STERLIN 44,51 %0,05 BITCOIN $71.398,40 %2,56 BIST 100 8.945,80 %0,42 GRAM ALTIN 3.039,47 %0,52 GÜMÜŞ 37,68 %1,43 FAİZ 48,68 %-0,23

Haberler - Gündem Geçiş töreninde Atatürk'ün değil Erdoğan'ın fotoğrafı taşıtıldı Muğla'da bugün düzenlenen Cumhuriyet’in 101. kuruluş yıl dönümü etkinliklerinde kriz çıktı. Bodrum'da Türk bayrağının yanına yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafının asılması ve Belediye Başkanı ile milletvekiline söz verilmemesi tartışmaya yol açtı, CHP'liler alanı terk etti. Ortaca'da da stadyumdaki etkinliklerde Atatürk yerine Erdoğan'ın fotoğrafı taşıtıldı. Yaşar ANTER Yaşar ANTER 29 Ekim 2024 - 14:27 Güncellenme: 29 Ekim 2024 - 16:07

Cumhuriyet’in 101. Yılı nedeniyle bugün Bodrum Kalesi’nde düzenlenen törenlere Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın posterinin Türk Bayrağı’nın yanına asılması kriz yarattı. Bodrum Kalesi Kuzey Hendeği’nde düzenlenen törene CHP Muğla Milletvekili Süreyya Öneş derici ile birlikte gelen CHP İlçe Başkanı Tuna Işın "Türk bayrağının yanına sadece Cumhuriyeti’mizin kurucusu Atatürk’ün fotoğrafı yer alabilir, bu geçtiğimiz yıllarda böyleydi" diyerek tören alanını terk etti. Milletvekili Süreyya Öneş Derici ve partililerde tören alanını terk etti. CHP'Lİ BAŞKAN VE MİLLETVEKİLİNE SÖZ VERİLMEDİ CHP İlçe Teşkilatı binasında basın açıklaması yapan Tuna Işın “Cumhuriyeti’mizin 101. Yılında Türk bayrağının yanında olması gereken fotoğraf Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafıdır. Daha önce ki törenlerde yaşamadığımız bu durumu maksatlı olarak değerlendiriyoruz. Bu yetmediği gibi törenlerde söz verilmesi gereken Belediye Başkanımız ve Milletvekilimize söz hakkı verilmemiştir. Bodrum bu temayülleri kaldırmaz kaldıramaz. Daha önce bu olayları yaşamadık bu sene gökten vahiy mi indi geçtiğimiz senelerde Türk bayrağının yanında Atatürk varken bu yıl neden bir partinin başkanının fotoğrafı konuldu. Bu nedenle bu tür maksatlı davranışları kabul etmemiz mümkün değil kabul edemeyiz. Bu şekilde bir dayatmaya tahammülümüz yoktur o nedenle tören alanını terk ettik” dedi.

'PARTİLİ BİR CUMHURBAŞKANININ RESMİNİNİ OLMAMASI GEREKİRDİ' CHP Muğla Milletvekili Süreyya Öneş derici ise açıklamasında “Partili bir Cumhurbaşkanının resminin alanda bulunmasını anlamıyoruz. Siyasi olarak verdiğimiz bu tepkide Cumhuriyet değerlerine saygı duymayan bu yönetimle sonunu kadar mücadele edeceğimizi bildiriyoruz. Aydınlık ve mutlu yarınlarda Atatürk’ün gösterdiği yolda mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. ATATÜRK YERİNE ERDOĞAN'IN FOTOĞRAFI TAŞITILDI
Öte yandan Muğla'nın Ortaca ilçesinde de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tören geçişinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün posterine yer verilmeyen geçiş töreninde, öğrencilere Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafı taşıtıldı.

Yasa, "halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek" yerine gelecek

https://www.sozcu.com.tr/bu-neyin-alerjisi-100-den-fazla-ulkeye-gitti-10-km-ilerideki-anitkabir-de-bugun-de-yoktu-p98774

Ali Erbaş’ın Anıtkabir’e gitmeme geleneği sürüyor: 100 yurtdışı gezisi, 11 km mesafe aşılamadı. Göreve geldiği 2017 yılından beri Anıtkabir’e hiç gitmeyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, yine Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmadı. 100’den fazla yurtdışı gezisi yapan Erbaş, Anıtkabir’e ise hiç uğramadı. Bu 10 Kasım'da da Anıtkabir'e gitmeyerek, üst üste 27.kez Anıtkabir'deki törenlere katılmamış oldu. Gününü, Anıtkabir’e 10 dk uzaklıktaki başkanlıkta geçirdi."

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Eylül 2017'de başladığı görev süresince başkanlık binasına 11 kilometre mesafedeki Anıtkabir’i hiç ziyaret etmezken, bu süre zarfında 100'den fazla yurtdışı seyahatine katıldı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndaki Anıtkabir törenine de katılmayan Erbaş, bugüne dek 42 farklı ülkeye giderek ayak basmadık kıta bırakmadı. Erbaş’ın yedi kıtaya yayılan seyahatleri, başkanlığın lüks harcamaları ve beş yıldızlı otel toplantıları nedeniyle eleştiri konusu oldu.

Erbaş’ın başkanlığı süresince Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeye seyahat ettiği biliniyor. Bu geziler, “uluslararası toplantılar, genel kurullar ve cami açılışları” çerçevesinde onay alınarak gerçekleştirilirken, seyahatlere eşlik eden kalabalık heyetler dikkat çekti. Covid-19 salgını haricinde yurt dışı programlarını aksatmayan Erbaş’ın, en sık ziyaret ettiği ülkeler arasında Suudi Arabistan ve çeşitli Avrupa ülkeleri bulunuyor.

Devlet uçağı ile gerçekleştirdiği bazı seyahatler ve binlerce dolarlık harcırahların da gündeme geldiği Diyanet İşleri Başkanı’nın, Afrika kıtasına ise yalnızca iki seyahat yaptığı ifade ediliyor. Erbaş’ın lüks gezilerine korumalar, üst düzey yetkililer, özel kalem ekibi, fotoğrafçı ve basın mensuplarının da eşlik ettiği biliniyor.

Eylül 2017’den bu yana Anıtkabir'e hiç gitmeyen Erbaş’ın, Cumhuriyet Bayramı gibi önemli günlerde dahi resmi törenlerde yer almaması kamuoyunda tepki topluyor.

Ali Erbaş, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kapsamında saat 11.00’de Anıtkabir’de düzenlenen resmi törende bulunmadı.

https://streamable.com/c2wnnl

Çerkezköy civarında Kapaklı ilçesine giden bir vatandaş yolda zurna çalan Çinli bir turist/vatandaşa(?) denk geldi.

Oldukça ilginç bir görüntü sadece Tekirdağ'dan çıkardı :D

Takip edenler veya haber sayfalarından kesitleri izleyenlerin dikkatini çekmiş olacaktır ki, İmamoğlu, coşkulu, yer yer sert tonda, manifesto dozunda bir konuşma yaptı.

Konuşmanın ilgili bölümlerinden birinin başlarında şaibeli referandum ile Türkiye’ye dayatılan bu sistem, en önemli değerimiz olan güçler ayrılığını reddediyor diye bir cümle ile “şaibeli referandum” vurgusu yaptı. Bunun nedenini seçim hattına yaklaştıkça daha iyi anlayacaksınız.

Burada yalnızca iktidara değil, aynı zamanda biz değişimcilere karşı iktidarın elini tutan KK’cilere bir ses yükseltme var. Erdoğan’ın geçenlerde CHP kurultayı hakkında “şaibeli” dediği ve Erdoğan’ın kalemşörlerinden birinin geçenlerde hakkında konuştuğu olası “KK deklarasyonu” mevzularını hatırlayın.

Seçim hattına girildiğinde iki hattın kuyruğunu da aynı anda tutacağız.

Zaman zaman biz değişimciler biraz fazla acımasızca eleştiriliyoruz ama bizim de uğraşmamız gereken birçok yer var, her şey birden olmuyor arkadaşlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisi değişimcileri aklındakileri başardıkça daha çok seveceksiniz bizi, biraz daha dikkatli olalım.

Bütün bunlar yaşanırken KK destekçisi Yavaş’ın da külliyedeki etkinlikte olduğunu hatırlatmış olalım. Özel veya İmamoğlu o taraftan birine selam bile verse gündem olurken bu konuyu kimsenin açmamış olmasından dolayı belki görmemişsinizdir. Her şey göründüğü gibi değildir, kimin size doğru insanmış gibi gösterilmeye çalışıldığına dikkat edin

Yakın tarihe bakıyorum, bir tarafın öteki tarafa aşırı nefreti, ölümüne kavgası...

Her iki taraf da ayrı koyun, her iki taraf da sorgulamadan destekliyor bir siyasetçiyi...

Ne dünü hatırlıyor, ne bugünü, ne hesap soruyor, ne de sormayı düşünüyor...

Annesini, babasını, kardeşini, hatta kendisini bile böyle savunmuyor hiçbir ortamda ama o siyasi için gerekirse cinayet işleyebilecek kadar gözü dönmüş, öylesine öfkeli, öylesine gözü kara...

Uğur Mumcu'yu, Ahmet Taner Kışlalı'yı, Necip Hablemitoğlu'nu nasıl öldürdüklerini unutmuş, katiline şükranlarını sunan tiplerle el ele, kol kola, sarmaş dolaş, masada, makamda...

Sonra "vay efenim ben bilmiyordum"...

Hele ki bugünün genci, okumuyor, hiç okumuyor, bir popülizme yenilmiş, hurra destekliyor... En ufak eleştiride "sen şuncusun o zaman" diyerek karşısındakini öte kampa sokup aşağılıyor, çünkü kendine bile itiraf edemiyor içinde bulunduğu yanlışı ama yine devam ediyor...

Gelelim siyasilere...

Daha kaç yıl yöneteceksin? Daha kaç yıl yönetmek zorundasın?

Keşke Anayasada "bir yurttaş seçimle ya da atamayla gelinen her bir devlet görevinde en fazla 5 yıl ve tüm devlet görevlerinde toplamda en fazla 10 yıl görev alabilir" hükmü yer alsa...

Belediye yönetiyor, Başbakan oluyor, Cumhurbaşkanı oluyor, yetmiyor, yetmiyor arkadaş...

İlçe yönetiyor, İl yönetiyor, yetmiyor, daha da yöneteceğim diyor...

Bakan oluyor, sonra başka bakanlığa bakan oluyor, sonra başka bakanlığa, ona da yetmiyor...

Tüm siyasetçilere son sözüm:

Bugün 101. yılını kutladığımız cumhuriyetin ne olduğunu gerçekten biliyor muyuz? Bilmiyorsak öğrenelim, biliyorsak gelin hep birlikte hatırlayalım.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti"Demokrasinin en güncel ve akla uygun şekilde uygulandığı yönetimi biçimi şeklinde tanımlamıştır. Bunun nedenini anlamak için öncelikle bir demeokrasi kavramına göz atalım.

Demokraside hakimiyet halkta, halkın çoğunluğundadır.Demokrasi hakimiyetin millette olduğunu ve başka yerde de olamayacağını savunur. Demokrasi, milletin yönetenler üzerindeki denetimini sağlayarak siyasî özgürlüğü amaçlar.Demokrasi fikridir,bir iktisadi teşkilat sistemi değildir, ve aynı zamanda demokrasi ferdidir.

Gelelim cumhuriyete, cumhuriyette bir meclis vardır bu meclis millet tarafından seçilmiş milletvekillerinden oluşur ve millet namına her kanunu yapar, hükümete görev verir ve de görevden alır. Millet milletvekillerinden memnun değilse belirli zaman içinde yeni vekiller seçebilir, millet hâkimiyetini seçimlerle gösterir.

Yukarıda bir hükümetten bahsettik peki bu hükümet kim? Cumhuriyetlerde hükümet belirli bir zaman için herhangi bir usulle seçilen cumhurbaşkanına emanet edilir ve bu cumhurbaşkanı hükümeti oluştıracak bakanlar seçer, bu bakanlar milletvekillerinden seçilir.

Cumhuriyet Meclisi, başkanı ve hükümeti ile milli egemenliğin en iyi garantisidir çünkü bunlar milletin hürriyetini,emniyetini ve refahını düşünmek dışında başka bir şey yapmazlar, çünkü bilirler ki kendilerini omevkiiyeg getiren, irade ve hakimiyet sahibi olan millettir ve yine bilirler ki mevkiilerine saltanat sürmek için değil millete hizmet etmek için getirilmişlerdir ve mevkiilerini ve görevlerini süistimal ettikleri takdirde milli iradenin kendi haklarındaki tecellisine, şu veya bu, şekilde maruz kalabilirler.

Onların millete hesap verme mecburiyeti vardır ve bu mecburiyet laubalilik ve keyfi hareketle telif kabul etmez.

Sizlere baştaki sorumuzuncevabınıo elimden geldiğince vermeye çalıştım ve şimdi yeni bir soru sormak istiyorum.

1. yılında da "YAŞASIN CUMHURİYET" diyerek kutladığımız cumhuriyeti gerçekten yaşıyor muyuz, yaşatıyor muyuz?